28 Şubat 2013 Perşembe

Kavramların Türkçeleştirilmesi

Moleküler biyoloji ve genetik kavramlarının neredeyse hiç birinin meydana gelmesinde katkımız olmadığı için bu kavramlar dilimize girerken de ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız. İzlenilen bazı pratik kurallar var; bunlardan ilki, o kavramın Fransızca okunuşunun doğrudan alınması (ekspresyon, sekans). Bu alışkanlık bize Jön Türkler'in hediyesi. Jön de, Fransızca genç sözcüğünün okunuşuyla devşirilen bir kelime. Buna alıştığımız için yadırgamıyoruz bu tür kelime dönüşümlerini ancak bu da bir yerden sonra yetersiz kalıyor. Örneğin, direction kelimesini ele alalım. İngilizce okunuşunu yaklaşık şöyle yazabiliriz: dayrekşın (yazınca komik geliyor değil mi). Aynı kelime, Fransızca'da da aynı şekilde yazılıyor, fakat farklı bir şekilde okunuyor: direksiyon. Belki son bir yüzyıldır İngilizce konuşan ekolün bilimi geliştirme konusunda Fransızca konuşan ekolden daha ileri gittiği düşünüldüğünde, klasik yaklaşımımız yetersiz kalmaya başlıyor. Burada da en güzel örnek Google. Guugıl olarak okuyoruz, ancak böyle yazmıyoruz (bu durum sadece özel isim olmasından kaynaklanmıyor, alışkanlıklarımız değişiyor). Selahattin'li son banka reklamında da bir kelime kullanıyor: konnekşın. Bunu konneksiyon olarak kullanan kişiler de var; bu bir kültür savaşı nihayetinde.

Bir diğer kavram ithalati yaklaşımı da, Türkçe'de en yakın anlamına çevirme. Bilgisayar kelimesinin ortaya çıktığı zamanları düşünün, ve bugün yazıcı olarak isimlendirdiğimiz ürünün de piyasaya girmeye başladığını. İngilizce printer olarak isimlendirilmiş olan bu cihazın Türkçe karşılığı başlarda bilgiyazar olarak isimlendirilmiş (Kaynak: Ufuk Tarhan), bunu biliyor muydunuz? Sonra yazıcı kabul görüyor ve bu şekilde kalıyor.


Gelelim çok ünlü bir kelimeye, sekans! DNA sekansı, protein sekansı vb. tamlamalardan sıkça tanıdığımız bir kelime. Tahmin ettiğiniz üzere, Fransız ekolüyle şekillendirilerek dilimize girmiş; fakat Türkçe karşılığı var. Burada da bence eksik bir yaklaşımla bu kelime dizi olarak dilimize çevrilmiş. Yani, DNA dizisi, protein dizisi şeklinde ifade ediliyor. Evet, sequence kelimesinin anlamlarından biri de dizi, ancak uygun olan anlam bu kelimeyle değil, dizilim kelimesiyle ifade ediliyor. Yani, DNA dizilimi, protein dizilimi, dizilimleme (sekanslama) gibi. Bu tercihin bir başka nedeni de şu; dizi kelimesinin ingilizce karşılığı büyük oranda array kelimesiyle karşılanıyor; bu da özellikle mikrodizi (microarray) teknolojisinin yaygınlaşmasıyla bir kavram kargaşasına yol açıyor. Ancak henüz bir mutabakata varılmış değil. Microarray kelimesi de mikrodizin olarak çevriliyor; fakat array kelimesinin karşılığı dizin değil, dizi. Dizin, index kelimesinin karşılığı ve mikrodizi teknolojisiyle alakalı bir kelime de değil bu durumda. Bu nedenle mikrodizi kelimesinin doğru bir çeviri olduğunu düşünüyorum.

Bu kavram kargaşasının en büyük etkisini, dilimize çevirilmiş ünlü bir moleküler biyoloji kitabında görmüştüm. İngilizce orjinali, Türkçesinden daha anlaşılırdı! Fikrini aldığım birçok arkadaşım da kitabı bu kelime kargaşasından ötürü okuyamadıklarını söylemişti. Düşünsenize, expression kelimesini metinde farklı yerlerde ifade, anlatım veya ekspresyon olarak görüyorsunuz; bu kavramı ilk öğrenen bir insan için pek de iç açıcı bir durum değil. Örnekler maalesef saymakla bitmiyor.

Kişisel görüşüm, yabancı bir dilden hayatımıza giren bir kavramın mümkünse Türkçe karşılığının kullanılması, ama doğru ve özenli bir çeviriyle. Bazı kemikleşmiş kavramlara ise gerekmiyorsa müdahale edilmemesi; örneğin moleküler kelimesi gibi. Türkçe karşılığı kavram kargaşasına neden olacak kelimerde ise esnek davranılmasından yanayım; en az fikir ayrılığına neden olan seçenekle devam edilebilir ve illa ki bir Türkçe kelime olacak diye diretilmemeli bu tür kelimelerde. Ancak kitlesel olarak bir yaklaşım belirlemek çok kritik; biyoinformatik veya moleküler biyoloji alanlarında Türkçe metinlerin bu denli az olmasının en büyük nedenlerinden birinin bu olduğunu düşünüyorum.


Sözün özü:
Kültür savaşları sonucu yaşadığımız kavram kargaşaları, Türkçe bilimsel metinler oluşturmamıza engel oluyor. Kitlesel, sağlıklı ve esnek bir yaklaşım belirleyip bilimsel kavramlarla dilimizi zenginleştirmeliyiz.




Proje:
Fransızcası ve İngilizcesi aynı şekilde yazılan 12 güncel kavram bulalım ve kültürel savaşların ortasında tarihsel süreçte hangi tarafın baskın geldiğini ortaya koyalım.

Meraklısına:
Fransızca okunuş meselesi de aslında yeterince açık değil. İki kelime: fermuar [fermoir] ve laboratuvar [laboratoire]. Neden birinde '-ar' harflerinden önce 'v' harfi varken, diğerinde yok (TDK'ya sorunca böyle diyor)? Kanada'nın iki resmi dili olduğunu ve birinin İngilizce, diğerinin ise Fransızca olduğunu biliyor muydunuz?